Haber

Rahmi Aşkın Türeli: Beyin göçünün nedenlerinden biri onlara daha iyi fırsatlar sunmak ama bir yandan da özgürlük.

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin görüşülmesinde; “Türkiye’den yurt dışına ciddi bir beyin göçü var. Bu beyin göçünün nedenlerinden biri elbette onlara daha iyi maddi imkanlar sağlanması, yurt dışında mesleklerini daha doğru icra etme imkanlarının sağlanması ama bir yandan da özgürlük var. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim de olmaz, Türkiye’nin sunabileceği şeyler var.” Türkiye’nin ileriye doğru bir atılım yapması gerekiyor. Türkiye’den yurt dışına gidenlerin neredeyse hiçbiri geri dönmüyor. Son dönemde yurt dışında okuyanlar gelmiyordu, şimdi Türkiye’de eğitim görenler yurt dışına gidiyor. Bu da çok önemli bir eğitim politikasını gerektiriyor. Vizyonuyla, “Altındaki politikalar, alınacak önlemler, fiziki altyapı ve kadro açısından ciddi bir atılım gerektiriyor. Bu bütçeye baktığımda bu sıçramayı göremiyorum” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2024 bütçe görüşmeleri sürüyor. Komisyonda bugün Milli Eğitim Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçesi, kesinhesabı ve Sayıştay raporları görüşüyor. Komisyonda konuşan CHP İzmir Milletvekili ve Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli şunları söyledi:

“TÜRKİYE’DE EĞİTİM SİSTEMİ İLE İSTİHDAM PİYASASI ARASINDAKİ İLİŞKİ SON DERECE BAĞLANTISIZDIR”

“Ülkenin gelecek vizyonu çerçevesinde bilimsel gelişmelerin ışığında olacaklara göre bir eğitim sistemi kurmak gerekiyor. Bugün Türkiye’de eğitim sistemi ile istihdam piyasası arasındaki bağlantı son derece kopmuş durumda. Mezun oluyoruz” İnsanlar her yıl okullarımızdan ve üniversitelerimizden geliyor ama sonucun getirdiği prestijle istihdam piyasasında onlara yetecek kadar iş yok.” Fırsatı sağlayamıyoruz. İşgücü arzı ve talebi arasında da bir uyumsuzluk var. 2023 vizyonu vardı, şimdi 2053 vizyonu dedik. Aslında bütün bunlara baktığımızda geleceğe dair çok tartışılabilir hedefler var. İddialı hedeflerin olması güzel ama altını çizemiyorsanız altını çizebilmek gerekiyor. O zaman tüm argümanlar bir kenara atılacak. 2023 hedefleri de aslında böyle oldu. Artık 30 yıl sonrasına ertelendi, bu kabul edilemez.

İktisat literatüründe büyüme teorilerinde iki üretim faktörü bulunmaktadır. Emek ve sermaye denklem içine konulur ve bu denklemde çözülür. Ancak artık içsel büyüme teorileri dediğimiz yapıya emek ve sermayenin yanı sıra insan sermayesini yani eğitim kalitesini de giderek daha fazla dahil ediyoruz. Bu anlamda eğitimin kalitesini artıran ülkeler aynı zamanda çok daha hızlı büyüme ve refah artışı yaşarlar. Hemen hemen tüm Güneydoğu Asya ülkeleri bunu yaptı. Ülkede her zaman çok önemli bir eğitim sistemini uyguluyorlar. Sadece yatırım yaparak sermaye stokunu artırmak yeterli değildir. En az insan sermayesine yatırım yapmak da bir o kadar değerlidir.

“EĞİTİMLE İLGİLİ TÜM GÖSTERGELERDE OECD ORTALAMALARININ ALTINDAYIZ”

Tüm eğitim göstergelerinde OECD ortalamalarının altındayız. OECD’de okullaşma oranı yüzde 98, ülkemizde ise yüzde 90. Ortalama eğitim süresi 12-14 yıl olup ülkemizde 9,2 yıldır. 12 yıllık zorunlu eğitim olmasına rağmen. Ne eğitimde ne de istihdamda olanların oranı ülkemizde yüzde 14,7 iken ülkemizde yüzde 33,5’tir. Uluslararası karşılaştırmalara baktığımızda Türkiye’nin yeri pek parlak görünmüyor.

AKP iktidarları döneminde eğitim sisteminin 21 yıllık bir süreçte bilmeceye dönüşmesinin de büyük etkisi oldu. 24. dönemde milletvekili olarak görev yaptım. 2012 yılında bir gün 4 artı 4 artı 4 diye yeni bir eğitim sistemi karşımıza çıktı. Ne hükümet programında, ne 5 yıllık kalkınma planında, ne orta vadeli programda, ne yıllık programda, ne kamu yatırım programında, ne stratejik planda, ne de bütçede bundan bahsediliyordu. Milli Eğitim Bakanlığı. Gün geldi, tüm muhalefetin ve eğitimle ilgili tüm dernek, vakıf ve birliklerin karşı çıkmasına rağmen bu madde haline geldi. Bir anda okula başlama yaşı düştü. Sınıf mevcutlarının azaltılması gibi iddialı hedefler vardı ama bir anda arttı.

“KAMU EĞİTİM SİSTEMİ GERÇEKTEN ÇÖKMÜŞTÜR”

Çok önemli bir planlama eksikliği var. Eğitim sisteminde ne yapılacağı konusunda kafa karışıklığı yaşanıyor. Bu aslında her bakan değişikliğinde ortaya konulan politikalarda da kendini gösteriyor. Bir bakan gelip politikayı uyguluyor, sonra başka bir bakan geliyor ve yeniden başka bir şey yapılıyor. Kamu eğitim sistemi neredeyse çöktü. Kamu eğitim yatırımlarının kamu yatırımları içindeki payı 2002’de yüzde 12,3 iken 2022’de yüzde 10,8’e düştü. Kamu eğitim yatırımlarının gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı 2002’de binde 5,9 iken, 2022’de binde 3,5’e düştü. Kamu eğitim harcamalarının tam gayri safi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 3,1 olan yüzde 2,9’a geriledi. Kamu eğitiminin hem milli gelir hem de toplam kamu sektörü içindeki payının önemli ölçüde azaldığını görüyoruz. Sosyal devlet olmanın gereği olan eğitim, sağlık gibi alanlarda da paylarının artmasını bekleriz. Yeterli eğitim ve sağlığın nicelik ve nitelik olarak sağlanmasının bir devletin en değerli görevi olduğunu düşünüyorum.

Her ilde üniversite açmakla başarı sağlanamaz. Önemli olan bu ekiplerin yetkinliği, kütüphanenin zenginliği, üniversite geleneğidir. Üniversitelerin akademik, idari ve mali açıdan özerk olması gerekmektedir. Üniversitelerin özgür olması gerekiyor. Üniversiteler bilimin üretildiği yerlerdir. Türkiye’deki üniversitelerin başına gelenleri biliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerine ne yapıldığını bilmiyor muyuz? Ben devlet memuruyum ve öğretim üyelerimizin yarısı bildiri imzaladıkları için okuldan atıldılar. Böyle bir şeyin olduğu yerde başarıya ulaşmak mümkün değildir.

“ÖZGÜRLÜK OLMAYAN YERDE BİLİM DE YOKTUR”

Türkiye’den yurt dışına ciddi bir beyin göçü var. Bu beyin göçünün sebeplerinden biri tabi ki onlara daha iyi maddi imkânlar sağlamak, yurtdışında mesleklerini daha iyi icra edebilme imkanları sağlamak ama diğer taraftan da özgürlük. Özgürlüğün olmadığı yerde bilim de olmaz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var, Türkiye’nin ileriye doğru bir atılım yapması gerekiyor. Türkiye’den yurt dışına gidenlerin neredeyse hiçbiri geri dönmüyor. Son zamanlarda yurt dışında okuyanlar gelmiyordu, şimdi Türkiye’de okuyanlar yurt dışına gidiyor. Bu da çok önemli bir eğitim politikasını gerektiriyor. Vizyonuyla, altındaki politikalarla, alınacak önlemlerle, fiziki altyapısıyla, ekibiyle ciddi bir atılım gerektiriyor. “Bu bütçeye baktığımda bu sıçramayı göremiyorum.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu